Sorunu sor hemen cevaplansın.
Mektup Nedir
Birbirinden ayrı yerlerde bulunan kişi veya kurumlar arasında özel veya resmî haberleşmeyi sağlayan yazı türüne mektup denir. Başka bir tanımla uzakta bulunan herhangi dosta, arkadaşa gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür. Mektuplarda dilek ve arzu bildiren duygu ve düşüncelere yer verilir.
Kullanılış Amaçlarına Göre Mektup Çeşitleri
1- Özel mektuplar
a- Edebi Nitelik Taşımayan Özel Mektup
b- Edebi Nitelik Taşıyan Özel Mektup
c- Tebrik, davetiye, teşekkür,taziye, telgraf
2- İş mektupları
3- Resmi Mektuplar
a- Dilekçe
4- Açık Mektuplar
1 - Özel Mektuplar
Birbirini çok yakından tanıyan kişilerin, birbirlerine yazdığı mektuplardır. Özel mektuplarda gönderici ile alıcının birbirine karşı özel durumu yanında, ele alınan konu da metnin üslubunu belirler. Özel mektuplar ikiye ayrılır:
a- Edebi Nitelik Taşıyan Özel Mektup
Sanatçı ve edebiyatçıların, daha çok genel konular üzerinde yazdıkları mektuplardır. Belli bir konuya bağlı kalmadan bütün hayatı içine alabilen bir anlatım aracıdır. Gönderenin iç dünyasından veya çevresinden seçilen haberler, çeşitli gözlemler, bir toplumun ve çevrenin özellikleri mektubun konusu olabilir. Mektubu yazan kişi yaşadığı çevreyi ve hayatı da anlatır.
Sanat, siyaset, edebiyat, düşünce adamlarının birbirlerine, ailelerine, sevgililerine yazdıkları mektuplar, onların yaşamlarına ve dönemlerine ışık tutan birer belge niteliği taşır. Bazı Avrupalıların eski Türk hayatı ile ilgili mektupları bugün tarihi belge olarak kabul edilir. Lady Montegu'nun “ Şark Mektupları bu türe örnektir. Örneğin Van Gogh’un kardeşine yazdığı mektuplar Theo’ya Mektuplar, Kafka’nın sevgilisi Milena’ya yazdığı Milena’ya Mektuplar, Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun kardeşlerine yazdığı Kardeş Mektupları, Cahit Sıtkı Tarancı’nın mektupları Evime ve Nihal’e Mektuplar, Ziya’ya Mektuplar adıyla kitaplaştırılmıştır.
b - Edebi Nitelik Taşımayan Özel Mektup
Birbirini çok yakından tanıyan kişilerin karşılıklı yazdıkları mektuplardır. Bunların belirleyici özelliği kişiden kişiye yazılmış olması, içten ve senli benli bir dille oluşturulmalarıdır.
Özel mektuplar hitap, gövde, sonuç bölümlerinden oluşur. Tebrikler, telgraf, davetiyeler, tebrik mektupları, taziyeler özel mektup çeşitlerinden bazılarıdır.
Mektup Nasıl Yazılır
23.10.2012 / BURSA
Canım Anneciğim,
Giriş : Mektup geciktirilmişse özür dilenir, geç alınmışsa sitem belirtilir veya neden mektup yazıldığı anlatılarak giriş yapılır.
Gelişme : İletmek istediğimiz düşüncelere haberlere genişçe yer verilen bölümdür. Verilecek haberler konularına göre paragraf halinde yazılmalıdır. Özel mektuplarda konu birliği önemli olmadığından her paragrafta bir konu olmalıdır.
Sonuç : Karşı tarafın hali, hatırı sorulur, mektup yazan kendi halini – durumunu belirtir. Selam ve saygı faslı ile mektuba son verilir.
Ad – Soyad
Adres : İmza
Mektup Zarfı Nasıl Doldurulur
1. Gönderenin adresi zarfın ön yüzünün sol üst köşesine yazılmalıdır.
2. Gideceği yerin adresi orta sağ kısma yazılmalıdır.
3. Gideceği kentin adı, en alt sağ köşeye büyük harflerle yazılmalıdır.
4. Pul sağ üst köşeye yapıştırılmalıdır.
Tebrikler
Bayramlarda, yılbaşlarında veya mutlu bir olay dolayısıyla karşı tarafa iyilik ve mutluluk dileklerinde bulunmak amacıyla yazılan kısa,öz ve içten mektuplardır. Bunlarda kağıt yerine daha çok basılı kartlar kullanılmaktadır.
Telgraf
Mektubun gecikebileceği ivedi durumlarda bildirilmesi gereken istek, olay ve haberleri, kısa ve öz olarak anlatan bir mektup türüdür. Telgrafta az ve öz ifade önemlidir.
Telgraf Nasıl Çekilir
1. Çizgisiz beyaz dosya kağıdının sol üst kısmına telgrafı alacak olanın adı,soyadı ve açık adresi yazılır.
2. Telgraf çekmemize sebep olan konu,kısa ve öz olarak ifade belirtilir.
3. Sağ alt köşeye gönderenin adı ve soyadı yazılır.
4. Telgraf metninin altına bir çizgi çekilir. Bu çizginin altına gönderenin adresi yazılır. Bu bilgi, alıcının bulunmaması durumunda telgrafın iadesi için gereklidir. Ücrete tabi değildir.
Özel Mektupların Özellikleri
Özel mektuplarda dil; olay, durum, kişi vb. ile ilgili gerçek bilgilerin aktarıldığı, bunlarla ilgili haberlerin verildiği bölümlerde göndergesel işlevde; ele alınan konuyla ilgili duygu ve heyecanların dile getirildiği, özel değerlendirmelerin aktarıldığı bölümlerde heyecana bağlı işlevde; göndericinin alıcıdan bir şeyler yapmasını istediği bölümlerde ise alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
Özel mektup değerini içten bir anlatımla oluşturulmasından alır.
Özel mektuplarda daha çok söyleşmeye bağlı anlatım, açıklatıcı anlatım, öyküleyici anlatım, emredici anlatım kullanılır.
Edebi mektuplarda ise bu anlatım türlerinin yanında tartışmacı, öğretici ve kanıtlayıcı anlatım türleri de kullanılabilir.
2 - Resmi Mektuplar
Resmi Mektup Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda çizgisiz beyaz kâğıt kullanılır. Anlatım ciddi olmalı, konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmemelidir.
Dilekçe
Dilekçeler bir iş mektubu olarak da kabul edilebilir. Bir dileği, isteği, ihbar ve şikâyeti bildirmek üzere ya da her hangi bir konuda soru sormak için resmî, özel kurum ve kuruluşlara, gerçek ya da tüzel kişilere yazılan imzalı ve adresli bir çeşit iş mektubudur.
Dilekçeye “ istida” ya da “ arzuhal “ da denir.
Dilekçe Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Gereksiz ayrıntılara yer verilmez, yalın ve anlaşılır bir dil kullanılır.
Çizgisiz beyaz kâğıda yazılır.
Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa, bu makamın adı başa yazılır.
Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehrin adı yazılır.
Konu kısaca anlatılır.
İlgili makamın bilgisine sunulduğu ve gereğinin yapılması ifade edilir. (Bu bölüm kişinin dileğine ilişkin sonuç bölümüdür. Alt makama yazılırsa "rica ederim" üst makama yazılırsa "arz ederim" şeklinde yazılır.)
Dilekçenin sağ alt köşesine sırasıyla tarih, imza yer alır; ad, soyad yazılır.
Sol alt köşeye ise adres ve varsa ekler yazılır.
3 - İş Mektupları
Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ya da kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara İş Mektubu denir.
Bir talebi ya da siparişi bildirmek amacıyla kişiler ile kişiler, kişiler ile kurumlar ya da kurumlar ile kurumlar arasında yapılan yazışmalardır.
4 - Açık Mektup
Her hangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka hitaben, bir kişi ya da kurum tarafından yazılan, gazete, dergi aracılığı ile yayımlanan mektuplar Açık Mektup denir.
Açık Mektupların Özellikleri
Açık mektuplarda sadece yazanı değil, geniş kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır.
Açık mektubun türü; makale, fıkra, inceleme yazılarından birine uygun olabilir.
Açık mektup örneklerine zaman zaman gazete ve sanat dergilerinde rastlanmaktadır.
Mektup Türlerinin Karşılaştırılması
Özel Mektup
1 – Birbirlerini tanıyan duygu ve düşüncelerini paylaşmak için yazarlar.
2 – İçten bir anlatımla yazılır.
3 – Dil, ele alınan konuya göre göndergesel işlevde, heyecana bağlı işlevde ya da alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
4 – Genelde öyküleyici, betimleyici, söyleşmeye bağlı anlatım türleri kullanılır.
5 – Belli biçimsel kurallara göre yazılır.
Resmi Mektup
1 – Devlet dairelerinin kendi aralarında ya da kişilerle devlet daireleri arasındaki yazışmalardır.
2 - Ciddi bir üslûp kullanılır.
3 - Dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde ve göndergesel işlevde kullanılır.
4 - Emredici anlatım kullanılır.
5 - Belli biçimsel kurallara göre yazılır.
İş Mektubu
1 - Kişilerle iş kurumları ya da iş kurumlarının kendi arasında, işle ilgili olarak yazılan mektuplardır.
2 - İçtenlik aranmaz; istenilen, açıkça ve anlaşılır bir dille anlatılır.
3 - Dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde ve göndergesel işlevde kullanılır.
4 - Emredici ve açıklayıcı anlatımlar kullanılır.
5 - Belli biçimsel kurallara göre yazılır.
Mektubun Tarihi
Mektup, eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının diplomatik mektupları (MÖ 15. – 14. yüzyıllar) ile Hitit krallarının Hattuşaş (Boğazköy) arşivinde bulunan mektuplarıdır.
Batı edebiyatında mektup türünün ilk örneklerini, Yunan edebiyatında görürüz. Mektup, bir edebiyat türü olarak, özellikle Latin edebiyatında gelişip yaygınlaşmıştır. Bu alanda yazanların başlıcaları Cicero (MÖ 106 – 43) ; nazımla Horaitus (MÖ 65 – 8 )’dir Rönesans’tan bu yana Avrupa’da çeşitli ülkelerde bu türün yaygınlaştığı görülür. Özellikle Fransa’da mektup türü büyük gelişme göstermiştir.
Mektup türünün Türk edebiyatında epey uzun bir geçmişi vardır. Münşeatlarda ( Nesir halindeki yazıları bir araya toplanmasından meydana gelen eserlere denir.) resmi ve özel mektuplara geniş yer verilirdi. Fuzuli’nin Şikayetname’si ( 15. yy ) Divan edebiyatı döneminin ünlü mektubudur. Şinasi’ nin öncülüğünde başlayan düz anlatım akımı, mektuplarda da etkisini göstermiş; Tanzimat’tan bu yana yazılan özel mektuplarda yapmacıksız, doğal bir anlatım kullanılmıştır.
Mektubun bugünkü anlayışa uygun niteliğe ulaşması ise 16. yy’ dan sonradır. Bu dönemden itibaren Fransa, İtalya , İngiltere ve Almanya’da bu türün yaygınlaştığı görülmektedir. Mektup türünün ustaları da ancak 18. - 19. yüzyılda yetişmiştir. Fransa’da Mme de Sevigne, Voltaire, Rousseau bu türü çok kullanan sanatçılardır.
Mektup türü hikâye ve romanların yazımında da kullanılmıştır. Bazı sanatçılar daha etkili olur düşüncesiyle eserlerini mektup tarzında kaleme almışlardır. Örneğin J. J. Rousseau'nun Nouvelle Heloise, Gothe’ nin Genç Werther'in Istırapları, Balzac'ın Vadideki Zambak adlı eseri buna örnektir.
Türk Edebiyatında Mektup
Türk edebiyatında mektup türünün geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. “Münşeat”larda özel ve resmî mektuplara çokça yer verilmiştir. Yalnız bunların dili çok süslü ve ağırdır. Münşeatlar yazarının adıyla anılmaktadır: “Münşeat-ı Feridun Bey”, “Münşeat-ı Kâni” gibi. Tanzimat’tan sonra ise gazetelerde yayımlanan birçok açık mektup göze çarpar. “Münşeat” adı verilen örnek mektup metinleri, bu dönemde kalıplaşmış bir biçimi olan mektup türünün yaşamasını sağlamıştır.
Tanzimat’tan sonra ilk ilgi çekici mektup örnekleri Akif Paşa’ya aittir ve bu mektuplar 1885’te yayımlanmıştır. Sonraki dönemlerde de ünlü kişilerin mektupları kitap halinde basılmıştır. Namık Kemal’in “Hususî Mektuplar”, Abdülhak Hâmid Tarhan’ın “Mektuplar”, Muallim Nâci’nin “Muhaberât ve Muhâverât” adlı eserleri bunlara örnek gösterilebilir.
Sonraki dönemlerde bazı sanatçılar ise mektuplardan oluşan romanlar hikâyeler, anılar, gezi yazıları kaleme almıştır. Halide Edip’in “Handan”; Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Mutallaka”, “Sevda Peşinde”; Reşat Nuri Güntekin’in “Bir Kadın Düşmanı” adlı romanları bunlar arasında sayılabilir. Ömer Seyfettin bazı hikâyelerini, Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Bir Serencam”ı mektup tarzında kaleme almıştır.
Mektup tarzında yazılan gezi yazıları da vardır. Cenap Şehabettin’in “Hac Yolunda”, “Avrupa Mektupları”; Ahmet Rasim’in “ Romanya Mektupları” Falih Rıfkı'nın Londra Konferansı Mektupları anılan yerlere yapılan seyahat sonucunda yazılmışlardır.
Mektup tarzında yazılmış şiirler de vardır: Kemalettin Kamu’nun “İzmir Yolunda Son Mektup”, Orhan Veli’nin “Oktay’a Mektuplar” adlı eserleri bu şekilde yazılmıştır.
Bazı sanatçılar da değişik eserlerini mektuplar şeklinde kaleme almışlardır. Nurullah Ataç’ın “Okura Mektuplar” adlı deneme kitabı mektuplardan oluşmaktadır.
Cumhuriyet döneminde de bazı sanatçıların mektupları toplanarak kitap halinde yayımlanmıştır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:
Ziya Gökalp : Limni ve Malta Mektupları
Ahmet Hamdi Tanpınar : Antalyalı Genç Bir Kıza Mektuplar
Cevat Şakir Kabaağaçlı: Mektuplarla Halikarnas Balıkçısı
Nazım Hikmet: Kemal Tahir’e Hapishaneden Mektuplar
Ahmet Hamdi Tanpınar: Mektuplar
Cahit Sıtkı Tarancı: Ziya’ya Mektuplar
Bulmacada Mektup
Mektup Örnekleri
Kişisel Mektup Örneği
Behçet Necatigil - Serin Mavi(Behçet Necatigil’den Eşine Mektuplar), Hazırlayanlar: Selma Esemen Necatigil- Ayşe Sarısayın Necatigil, İst., Yapı Kredi Yayınları, İst., 1999: 88-89.
Behçet Necatigil, Serin Mavi (Behçet Necatigil'den Eşine Mektuplar), Hazırlayanlar: Selma Egemen Necatigil ve Ayşe Sarısayın Necatigil), İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, sf. 88-89
Knokke-Le Zoute, 30 Ağustos 1974, Cuma
Sevgili Huriye, Selma, Ayşe,
Saat öğleden sonra dördü çeyrek geçiyor. Evvelki gün öğle üstü Brüksel'e gelmiştik. Binbir telâş içinde, sora soruştura gideceğimiz yeri öğrendik. Valizleri hava alanında emanetçiye bırakmıştık, orta halli bir lokantada 200 franga bir kap yemekle iki bardak bira içerek gene havaalanına döndük trenle. Bavulları alıp tekrar Brüksel. Oradan başka trene binip Knokke-Le Zoute denilen yere geldik. Bize ayrılan oteli bulduk. Ayrı odalara yerleştik. Gece dokuz buçuğa geliyordu. Sokakları tarayıp lokanta vitrinlerindeki yemek fiyat listelerine bakarak, en ehvenini seçip karnımızı doyurduk.
Dün öğleden sonra Bienal Sekreterliğini bulduk. Geldiğimizi bildirdik, 500 frankımızı alıp bize birer dosya verdiler. İçinde katılanların listesi, hangi otellere dağıtıldıkları ve başka şeyler. Her milletten şöyle böyle dört yüz kişi. Gece, saat sekizde büyük bir salonda büfe vardı. Yakalarımızda adımızı, milletimizi belirten küçük plakalar, ellerimizde davetiyeler girdik içeri. Dörder kişilik masalardan birine çöktük. Masadaki öteki iki kişi Japon idi. Gece öyle geçti.
Şiir toplantıları bu sabah onda başladı. Açış konuşmaları saat 12:00'ye kadar sürdü. Saat 3'te tekrar toplanılmak üzere öğlen tatili yapıldı. Konuşmalar Fransızca. Ben hep Avusturya heyetine bakındım, gece bulamamıştım kimseyi, öğle üzeri yakalara baka baka, on sene kadar önce birkaç şiirini çevirip Türk Dili dergisinde bastırdığım Ernst Jandl'ı yakaladım, iki de arkadaşı vardı. Tanıttım kendimi. Meğer onlar da Fransızca bilmezlermiş. Bunu öğrenince içim rahat etti.
Yol çok uzun, Beşiktaş-Ortaköy yolundan uzun. Tahsin'le döndük otele, ne verdilerse yedik çekildik odalara. Üçteki toplantıya dörtte katılırız diyorduk. Şimdi saat beşe geliyor. Vazgeçtik.
Şurda cumartesi, pazar, pazartesi, iç gün kaldı. O da geçer. 4 Eylül çarşamba günü Brüksel'den İstanbul'a uçacağız herhalde. Belçika müthiş pahalı. Tahsin'le vitrinlere bakıyoruz hep. Tahsin mukayeseler yapıyor. Fransa'dan sonra en pahalı yeriymiş Avrupa'nın. 3170 franktan 1200 frank kaldı üç gün içinde. Ortada alınmış birşey yok. Gideriz, ederiz, Paris, Londra deyip duruyorduk. Şimdi arpacı kumrusu gibi düşünüyoruz. Tahsin önce şöyle şöyle diyor, sonunda benim dediğime geliyor, düşünmeye başlıyor. Hiç değilse ben her gece gömlek yıkıyorum, Tahsin onu bile yapmıyor. Hasılı boşa koyuyoruz dolmuyor, doluya koyuyoruz almıyor.
Dur bakalım!..
Gene yazarım.
Kimseye kart gönderemedim, üşeniyorum, içimden gelmiyor.
Her şey önce iç rahatlığına bağlı. Siz benim için Beşiktaş'a kapanmayın, benim ne zaman döneceğim belli değil. Kumburgaz'da da bulurum sizi.
Gene yazarım. Gün ola, hayrola! Gözlerinizden öperim.
Behçet NecatigilDüşünsel Mektup Örneği
Descartes, Ahlak Üzerine Mektuplar, (Çev. Mehmet Karasan), İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992: 53-54, 62.
Descartes, Ahlâk üzerine Mektuplar, (Çeviren Mehmet Karasan), İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992, sf.53-54, 620
Prenses Elisabeth'e
Egmond, 6 ekim 1645 Madam,
Bazen şöyle bir şüpheye düştüğüm oluyor: elimizde bulunan nimetleri olduğundan daha büyük ve daha değerli hayal ederek, elimizde bulunmayan nimetleri de bilmeyerek veya gözden geçirmek için üzerinde durmayarak, memnun ve neşeli olmak mı yoksa her ikisinin de gerçek değerini tanımak için, fazla bilgili ve düşünceli olarak, kederli olmak mı daha iyidir? Üstün iyinin neşe olduğuna inansaydım ne pahasına olursa olsun, neşeli olmaya çalışmak gerektiğinden şüphe etmezdim ve can sıkıntısını şarapta boğan yahut tütünle uyuşturanların kabalığını doğrulardım. Fakat fazileti işlemekten yahut da (aynı şey olan) elde edilmesi irademize bağlı bulunan bütün nimetlere sahip olmaktan ibaret olan üstüm iyi ile, bu nimetleri elde etmeden sonra gelen memnunluğu birbirinden ayırıyorum. Bun-dan ötürü, zararımıza da olsa, hakikati bilmenin, bilmemekten daha büyük bir olgunluk olduğunu göz önüne alarak, az neşeli fakat çok bilgili o1manın daha iyi olduğunu kabul ediyorum: Böylece ruhumuzun en memnun olduğu an, en neşeli olduğumuz zaman değildir; tersine büyük neşeler genel olarak donuk ve ciddidir, kahkahalı neşelerse, ufak ve geçicidir: Bunun için boş, hayaller peşinde koşarak yanılmaya düşmeyi asla doğru bulmam; zira bundan gelen bütün zevk ancak ruhun dışına dokunabilir, halbuki içi, yalancılıklarını görerek, acı duyar. Ruhumuz durmaksızın başka şeylerle uğraşırken, bunun farkına varmayabilir, fakat o zaman da adı geçen saadete kavuşamaz, çünkü saadet hareketimize -bağlıdır, halbuki böyle bir hal ancak talihten gelebilir..
Fakat, bazıları bizi memnun olmaya götüren, bazıları da tersine, memnun olmaktan alıkoyan aynı derecede doğru, birçok düşüncelerle karşılaşmak imkanı olduğu yerde, bana öyle geliyor ki, tedbir daha çok memnunluk verenleri kabul etmemizi emrediyor; hatta dünyadaki şeylerin hemen hepsine iyi veya kötü görünen bir yandan bakmak mümkün olduğuna göre, herhangi bir şeyde maharetimizi göstermek gerekiyorsa; o da onlara, bilhassa en çok lehimizde görünen seviyeden bakmayı bilmektir, sanırım, elverir ki bunu aldanmadan yapalım.
... İnsanın kendinden çok başka insanlara iyilik etmesi daha yüksek ve daha şerefli bir şey olduğuna göre, buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak, kendileri için bir menfaat göstererek, başkaları için zahmete teşvik etmek mümkün olduğu halde, Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur.
Descartesİş Mektup Örneği
Atatürk'ten İnönü'ye Mektup
Atatürk ile İsmet İnönü arasında İkinci İnönü Meydan Savaşı hakkındaki yazışma, Türk Dili Dergisi, Mektup Özel Sayısı, 274, Temmuz 1974: 14-15.
İKİNCİ İNÖNÜ UTKUSU ÜZERİNE ATATÜRK İLE İNÖNÜ
ARASINDA YAZIŞMA
Metristepeden
1.4.1921
Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düşman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve çatışma yok. Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş alanını silâhlarımıza bırakmıştır.
Batı Cephesi Komutanı
İsmet
Ankara
1.4.1921
İnönü Savaş Meydanında Metristepede Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa'ya,
Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silâh arkadaşlarınızın duyarlığına ve yurtseverliği-ne büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun ters alınyazısını da yendiniz. Düşman çizmesi altındaki karayazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzda sonsuz yayılma isteği, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.
Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref alanı gösterdiği kadar, ulusumuz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevrenini de gösterdiğini söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih: 2013-12-03 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.